Güncelleme Tarihi:
A SERIOUS MAN / CİDDİ BİR ADAM
Yön: Joel Coen, Ethan Coen
Oyn: Michael Stuhlbarg, Richard Kind, Fred Melamed, Sari Lennick
Tür: Dram
Coenler'den Yahudiler hakkında her şey
Yahudi bir aileden gelen Coen Kardeşler, köklerine döndü ve Yahudi kültürünü beyazperdeye taşıdıkları Ciddi Bir Adam’la çıktılar karşımıza. ‘Yahudi Kara Filmi’ diye anılan yapım geçen yıl En İyi Film ve En İyi Orijinal Senaryo dallarında Oscar’a aday olmuştu. Ciddi Bir Adam, gelenek ve göreneklerine sıkı sıkıya bağlı fizik profesörü Larry Gopnik’in iş ve özel yaşamındaki iniş çıkışları esprili bir dille anlatırken Yahudi toplumu hakkında da bilgiler veriyor. Ömür GEDİK
Kendileriyle bu kadar rahat dalga geçebilen, son noktayı böyle esprili bir cümleyle koyan Coen kardeşlerin filmin genel tavrını özetleyen bu detayı yazının başına almayı tercih ettim.
Yahudi mizahını perdede mükemmel bir şekilde kullanan Woody Allen’dan sonra kervana özellikle bu filmle Coenler’in de katıldığını söylemek için.
COENLER ÇOCUKLUK YILLARINDAN ESİNLENMİŞLER
Ciddi Bir Adam, Coenler’in belki de en kişisel filmi. Yahudi bir aileden gelen Coen kardeşlerin çocukluklarının geçtiği çevreden esinlenerek çektikleri bir yapım.
Başta başroldeki Larry Gopnik olmak üzere filmdeki karakterlerin isimlerinin çoğunun Coenler’in çocukluk arkadaşlarının adlarını taşıması da bundan.
Coenler’in filmle olan bir başka bağı da anne babalarının başroldeki karakter gibi akademik kariyere sahip olması ve üniversite hocası olmaları.
Tüm bunlar biz izleyenleri ilgilendirmiyor belki.
Bizi asıl ilgilendiren karşımızda Yahudi kültürü hakkında çok şey öğreneceğimiz esprili, diyaloğu ve dramı bol bir film olması.
KARISI DİNİ BOŞANMA İSTİYOR
1960’ların sonunda geçen hikaye Bar Mitzvah (Yahudi erkek çocukları 13 yaşına gelip dini sorumluluklarını alma vakti geldiğinde düzenlenen özel bir tören) arifesinde bir oğulları olan ailenin yaşamından kesitler sunuyor.
Hikaye daha çok orta direk fizik profesörü Larry Gopnik’in etrafında dönmekte.
Son derece dürüst ve geleneklerine bağlı bir yaşam süren Gopnik, iş ortamında ayak oyunlarına geliyor ve beklediği terfiyi bir türlü alamıyor. Özel hayatında da durum farklı değil. Karısının başka bir adama aşık olmasıyla büyük bir hayal kırıklığına uğruyor. Çocuklarının annesi, yeni aşkıyla birlikte olabilmesi için dini boşanma istiyor.
Çocuklar deseniz başka alemlerdeler. Oğlu esrar almak için, kızı da estetik ameliyat için cüzdanından para aşırmaktayken Larry Gopnik başına gelenleri ilahi bir nedene bağlamayı tercih ediyor ve daha da dibe vurmamak amacıyla hahamlara danışmaya karar veriyor.
SOMEBODY TO LOVE
Coenler bu 14. filmlerinde tanınmamış simalarla çalışmayı tercih etmişler. Ama başroldeki Michael Stulhbarg, bu filmdeki rolüyle Altın Küre’ye aday olmuştu bile. Kariyerinin bundan sonrasında çok daha hızlı ilerleyeceğine şüphe yok. Çünkü tiyatro kökenli oyuncu ilk başrolünde gayet iyi bir performansla çıktı karşımıza. Gencinden yaşlısına, diğer rollerdeki oyuncular da filmin derdini iyi anlatmasına olanak veren, teklemeyen performanslar sergiliyorlar.
Seks düşkünü yan komşu Bayan Samsky’den (Bayan Samsky’nin filmde sık sık duyduğumuz Somebody to Love şarkısını söyleyen Jefferson Airplane’in solisti Grace Slick’e çok benziyor olması tesadüf değil), Bar Mitzvah yaşındaki oğlana kadar herkes üzerine düşeni yapıyor.
BAŞINIZA GELENLERİ TÜM SADELİĞİYLE KABULLENİN
Perdede olanları izlerken gülerken hüzünlenip, ana karakter için ciddi ciddi endişelenmemek mümkün değil. Larry Gopnik hariç herkesten gıcık alır hale gelmemiz bundan. Ama kader ağlarını ilginç bir şekilde örüyor. Kaybeden kazanan, kazanan kaybeden olabiliyor ve bir süre sonra tersine dönen durum bile tersine dönebiliyor.
Ciddi Bir Adam, tam bir kaybedenler kulübü filmi, etkileyici bir kara mizahı var.
En önemli özelliği de çok incelikle bir senaryoya sahip olması. Filmin En İyi Senaryo dalında Oscar adaylığı alması boşuna değil.
Açılış cümlesi “başınıza gelen her şeyi tüm sadeliğiyle kabullenin” (Fransız haham Rashi, yani Shlomo Yitzhaki’nin bir sözü) bile düşünülerek seçilip, filme konulmuş ve üzerinde uzun uzun düşünmeyi hak eden bir cümle.
SALT
Yön: Phillip Noyce
Oyn: Angelina Jolie, Liev Schreiber, Chiwetel Ejiofor, Andre Braugher
Tür: Aksiyon
Jason Bourne'a rakip olamaz
Jason Bourne’a dişi rakip geldi diye lanse edilen Salt, kadın CIA ajanı Evelyn Salt’un, hakkındaki Rus ajanı olduğuyla ilgili suçlamalar karşısında verdiği mücadeleyi anlatıyor. Senaryosundan çok aksiyon sahneleriyle öne çıkan filmin en büyük numarası Evelyn Salt’un iyi mi kötü mü olduğunun sonuna kadar saklanması. Gerçek çok da önemli değil aslında. Fizik kurallarını bile hiçe sayan, ‘aksiyonu izle gerisini boşver’ tarzı bir film var karşımızda. Jason Bourne’un dişisi diyerek kendimizi kandırmayalım. Fazla beklenti olmadan izleyip, aksiyon ve Salt rolündeki Angelina Jolie üzerinden keyif yapmak en iyisi.
Ömür GEDİK
Bir ajan filminin ilk 20 dakikasında kendinizi başrol oyuncusunun nasıl göründüğüne bakar halde bulmak nasıl açıklanabilir sizce.
Kadın izleyicinin bakış açısı desem yeterli olur sanırım.
Senaryonun içini boşaltılıp, filmin kendini aksiyona vurmuş olması bir başka açıklama olabilir.
Çoğu kadın, Salt’ta olan bitene konsantre olmaya başlamadan önce Angelina Jolie’nin yaşlanıp yaşlanmadığını, halen güzel olup olmadığını anlamak için ciddi bir vakit harcayacaktır.
Gerçi yukarıda da dediğim gibi filme dönüp, pür dikkat kesilmeye de pek gerek yok.
Jason Bourne’un dişisini yaratıyoruz iddiasında olan Salt’ta, iyi ajan filmlerinin olmazsa olmazları, büyük entrikalar, komplo teorileri yok çünkü. Senaryo kısmı zayıf ve klişelerle olduğu için de aksiyona yüklenmeyi tercih etmişler. Ama orada da fizik kurallarını hiçe saymaktan alamamışlar kendilerini.
PHILIP NOYCE AKSİYONU İYİ ÇEKMİŞ
Hemen kısaca yönetmenden bahsedelim. Kamera arkasında, uluslar arası alanda tanınmasını yurtdaşı Nicole Kidman’lı Ölüm Sessizliği (Dead Calm) filmine borçlu olan Avustralyalı Philip Noyce var. Tek mekanda geçen Ölüm Sessizliği’nde gerilim yaratma konusundaki ustalığını kanıtlayan yönetmen, Angelina Jolie’nin başrol olduğu Salt’ta, Aziz (Saint) filminden sonra bir kez daha, aksiyon sahnelerini izlenir kılma konusundaki yeteneğini ortaya koyuyor. Bu kadar saçma ve fizik, mantık kurallarına aykırı sahneleri ağzımız açık izlememizde yönetmenin payı büyük olsa gerek.
JOLIE’NİN ERKEK KILIĞINDA CIA’YE GİRDİĞİ SAHNEDE KOPACAKSINIZ
Evelyn Salt bir CIA ajanı. Bir gün iş çıkışı, eve, kocasına gitmeye hazırlanırken, bir itirafçıyı sorgulamak üzere tekrar göreve çağırılıyor.
Sorgu odasında ihbarcıyı dinlerken bir anda suçlayan değil suçlu konumuna geçiyor. İçerideki adam Salt’un bir Rus ajanı olduğunu iddia etmekte. Ve eğer durdurulmazsa Rus başbakanına suikast düzenleyip, Amerika ve Rusya’nın arasını açacağını.
Salt bu iftira karşısında çareyi kaçmakta buluyor. Kaçış hem de ne kaçış. Tüm CIA peşindeyken, tek başına canavar kesiliyor Evelyn Salt. Millete köşe kapmaca oynatıyor ve kazanan hep o oluyor! Filmin inandırıcılığını yitirdiği ve uzatmaları oynadığı dakikalar da bunlar zaten. Absürdlükte sınır tanımayan film, Salt, erkek kılığında Beyaz Saray’a girdiğinde saçmalık konusunda tavan yapıyor. Bu son noktada gülmekten başka yapacak bir şeyimiz kalmıyor tabii.
JOLIE AKSİYONDA BİR NUMARA
Salt, Angelina Jolie’nin aksiyon filmleri için biçilmiş kaftan olduğunun en güzel kanıtlarından. Sürekli kovalanan ve durmadan kaçan, o arada herkesi alt etmeyi başaran yetenekli ajan rolünde çok iyi durduğunu itiraf etmem gerek.
Zaten Salt’u izlenir kılan da Angelina Jolie’den başkası olamazdı diye düşünüyorum. Onun ısrarı ve gücü de olmasa Ajan Salt kararlı bir ajan yerine uçan, kaçan, zıplayan bir süper kahraman damgası yiyebilirdi.
Yeri gelmişken, Lara Croft, Wanted, Bay ve Bayan Smith, Hayatın Benim (Taking Lives) gibi filmlerde de aksiyondaki başarısını ortaya koymuş olan Angelina Jolie’nin Salt’taki aksiyon sahnelerinde mümkün olduğunda dublör kullanmaktan kaçındığını da belirteyim. Bu filme Thai boksu yaparak hazırlanmış.
Ayrıca Jolie, Salt’ta gayet fit ve güzel görünüyor. Sarışınlığın yakışmadığı kadınlardan olan Jolie’nin sarışın başladığı filmin sonuna doğru esmer de izleyebileceğiniz müjdesini vermiş olayım.
SALT MASUM MU, DEĞİL Mİ?
Filmin en büyük başarısı Evelyn Salt’un iyi ya da kötü olduğuyla ilgili sırrı uzun süre koruyup, izleyiciyi şüphede bırakıyor olması.
Salt’un Amerika mı yoksa iddia edildiği gibi Rusya için çalışan bir ‘uyuyan casus’ mu olduğunu anlamak zaman alıyor. Bu şüpheli durum izleme keyfini arttıran unsurlardan.
Salt, bu ikilem dışında, öyle derinliği olan, komplo teorileri, entrikalar sunan bir ajan filmi değil.
Sadece, Angelina Jolie’li aksiyonu ve heyecanlı takip sahnelerini özlemiş olanlar için uygun.
Müthiş bir ajan filmi izleyeceğiz, Jason Bourne’un dişisinin doğuşunu kaçırmayacağız diye giderseniz hayal kırıklığı garanti.
GET HIM TO THE GREEK
ZORLU GÖREV
Yön: Nicholas Stoller
Oyn: Jonah Hill, Russell Brand, Elisabeth Moss, Rose Byrne
Tür: Dram
Süre: 109 dk.
Müzik dünyasına esprili bir bakış
Zorlu Görev, müzik dünyasının pırıltılı ve sapkın yanlarıyla dalga geçen bir Jude Apatow yapımı. Konu kaprisli ve çılgın bir rock yıldızını idare etmeye çalışan genç bir plak şirketi çalışanı etrafında dönüyor. Hırslı biri olan 24 yaşındaki Aaron Green’e kariyerini etkileyecek önemli bir görev veriliyor. Londra’ya uçacak ve dünyaca ünlü Hollywood’un efsanevi rock ilahına Los Angeles’daki Greek Theatre’da büyük bir geri dönüş konseri vermesi için çıktığı yolculukta eşlik edecek. Ve Londra’daki uyuşturucu batağından Las Vegas’ın şaşalı dünyasına kadar uzanan bu işi başını belaya sokmadan yapacak. Bundan daha zorlu bir görev olabilir mi acaba? Zorlu Görev, müzik dünyasına ait farklı bir bakış açısı edinmek ve o arada da olabildiğince gülmek için ideal bir film.
SNARVEIVEN
VAHŞET SAPAĞI
Yön: Severin Eskeland
Oyn: Marte Germaine, Christensen Sondre, Krogtoft Larsen, Jens Hulten
Tür: Korku-Gerilim
Süre: 77 dk.
Genç çift bir gün ormanda kaybolur
Norveç’ten gelen korku filmi Vahşet Sapağı’nda Hollywood korkularının tüm klişelerini görmek mümkün. Genç bir çift, karanlık bir orman yolu ve yolun kapalı olduğunu söyleyerek onları sapık bir ailenin evine yönlendiren bir polis memuru. Ve de korku anlarının altını çizen, ani çıkışlarla zıplatmaya çalışan bir müzik. Konu şöyle; Norveç’e geri dönen Lina ve Martin’in arabayla seyahat ettiği yolun önü kesiliyor. Polis, onlara İsveç ormanındaki kestirme bir yola sapmalarını söyleyince genç çift karanlık koruluklarda çaresiz kalıyor. İçi kameralarla kaplı bir eve girmeleriyle korku ve işkence dolu anlar da başlamış oluyor.